Rekabet Kurulu'nun ön raporundan yeni ayrıntılar... Yazışmalar ortaya çıktı: 'O yapımcıya oyuncu vermeyin' talimatı!
Menajer Ayşe Barım’ın da aralarında olduğu 21 kişi ve şirket hakkında hazırlanan Rekabet Kurulu’nun ön raporundan yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Raporda, menajerlerin birbirlerine attıkları e-maillerle, minimum yüzde 20 komisyon oranını kabul etmeyen bir y

Ayşe Barım ve ID Danışmanlık’ın merkezinde yer aldığı menajerlik sektöründeki tekelleşme ve şantaj iddialarıyla ilgili yeni detaylar, sektörün karanlık yüzünü daha da gözler önüne seriyor. Rekabet Kurulu’nun hazırladığı rapor, yüzde 20'nin üzerindeki yüksek komisyon oranlarını dayatmak için uygulanan sistematik bir baskı ve boykot mekanizmasını ortaya koyuyor. Whatsapp ve e-posta gruplarında paylaşılan mesajlar, menajerlerin yapımcıları nasıl tehdit ve baskı altına aldığını gözler önüne sererken, sektördeki rekabet ortamının tamamen ortadan kaldırıldığını kanıtlıyor.
Rapor, en az 21 menajerlik şirketinin bir yapım şirketini ortaklaşa boykot ettiğini tespit ediyor. Bu boykot, sadece komisyon oranlarını belirlemekle kalmamış, aynı zamanda sektördeki güç dengesini de tamamen menajerlerin lehine değiştirmiş. Menajerler arasında geçen e-postalar ve mesajlarda, ortak bir tavır alınması, söz konusu yapım şirketiyle çalışılmaması ve bu kararın hem yapımcıya hem de televizyon kanallarına bildirilmesi konusunda açık bir iş birliği söz konusu. Yaprak Bayraktar’ın e-postasında, oyuncuların sete çıkmama eylemiyle yapım şirketinin ödeme düzenini bir süreliğine düzelttiği, ancak sorunun tekrar ortaya çıkması üzerine ortak bir çözüm bulunması gerektiği vurgulanıyor. Bu durum, menajerlerin sektörü kontrol altına alma ve kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmedeki kararlılıklarını ve organizasyonel yeteneklerini açıkça gösteriyor. “Ne yapılması gerekiyorsa biz altına imzamızı atarız” ifadesi, menajerlerin oluşturdukları bu güçlü ittifaka olan güvenlerini ve baskı gücünün farkındalıklarını net bir şekilde yansıtıyor.
"Ortak hareket etmeliyiz, gücümüz karşısında kimse direnemez" şeklindeki ifadeler ise, bu yapının açık bir tehdit unsuru taşıdığını ve sektördeki diğer oyuncular üzerindeki baskı yöntemlerini gözler önüne seriyor. Bu açıkça belirtilen tehdit, rekabeti engellemeyi amaçlayan bir stratejinin parçası ve bu durum, sadece etik değil, aynı zamanda yasal olarak da sorun teşkil ediyor. Rekabet Kurulu'nun raporunda, bu eylemin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesine göre hukuka aykırı ve yasak olduğu belirtiliyor. Uzmanlar da bu durumu açık bir rekabet ihlali olarak değerlendiriyor.
Raporun ortaya çıkardığı gerçekler, Ayşe Barım ’ın ve ID Danışmanlık’ın sektördeki etkinliğinin boyutunu ve bu etkinliğin sağlanması için kullanılan yöntemlerin ciddiyetini gözler önüne seriyor. Minimum yüzde 20'lik komisyon oranı talebi, zaten yüksek sayılabilecek sektör standartlarını daha da yukarıya çekerek yapımcıları ciddi bir mali yük altında bırakıyor. Bu durum, yapım şirketlerinin maliyetlerini artırarak, rekabet gücünü azaltıyor ve sektörde yaratıcı projelerin ortaya çıkmasına engel oluyor.
Sektördeki bu tür tekelleşme girişimleri, sadece yapımcıları ve oyuncuları değil, aynı zamanda izleyicileri de doğrudan etkiliyor. Rekabetin azalması, daha az çeşitlilik ve daha düşük kaliteli yapımlar anlamına gelir. İzleyiciler, sınırlı seçenekler arasından seçim yapmak zorunda kalırken, yenilikçi ve özgün projelerin hayata geçmesi engelleniyor.
Bu nedenle, Rekabet Kurulu'nun soruşturmasının kapsamlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi, sektördeki rekabet ortamının yeniden sağlanması ve adil bir piyasa düzeninin oluşturulması açısından son derece önemlidir. Ayşe Barım ve diğer menajerlerin eylemlerinin, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir boyutu da bulunduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Sektörün sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve kalıcı bir yapıya kavuşması için, bu tür şantaj ve tekelleşme girişimlerine karşı güçlü ve caydırıcı önlemler alınması gerekmektedir. Bu durumun aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması, Türk sinema ve dizi sektörünün geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Rapor, en az 21 menajerlik şirketinin bir yapım şirketini ortaklaşa boykot ettiğini tespit ediyor. Bu boykot, sadece komisyon oranlarını belirlemekle kalmamış, aynı zamanda sektördeki güç dengesini de tamamen menajerlerin lehine değiştirmiş. Menajerler arasında geçen e-postalar ve mesajlarda, ortak bir tavır alınması, söz konusu yapım şirketiyle çalışılmaması ve bu kararın hem yapımcıya hem de televizyon kanallarına bildirilmesi konusunda açık bir iş birliği söz konusu. Yaprak Bayraktar’ın e-postasında, oyuncuların sete çıkmama eylemiyle yapım şirketinin ödeme düzenini bir süreliğine düzelttiği, ancak sorunun tekrar ortaya çıkması üzerine ortak bir çözüm bulunması gerektiği vurgulanıyor. Bu durum, menajerlerin sektörü kontrol altına alma ve kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmedeki kararlılıklarını ve organizasyonel yeteneklerini açıkça gösteriyor. “Ne yapılması gerekiyorsa biz altına imzamızı atarız” ifadesi, menajerlerin oluşturdukları bu güçlü ittifaka olan güvenlerini ve baskı gücünün farkındalıklarını net bir şekilde yansıtıyor.
"Ortak hareket etmeliyiz, gücümüz karşısında kimse direnemez" şeklindeki ifadeler ise, bu yapının açık bir tehdit unsuru taşıdığını ve sektördeki diğer oyuncular üzerindeki baskı yöntemlerini gözler önüne seriyor. Bu açıkça belirtilen tehdit, rekabeti engellemeyi amaçlayan bir stratejinin parçası ve bu durum, sadece etik değil, aynı zamanda yasal olarak da sorun teşkil ediyor. Rekabet Kurulu'nun raporunda, bu eylemin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesine göre hukuka aykırı ve yasak olduğu belirtiliyor. Uzmanlar da bu durumu açık bir rekabet ihlali olarak değerlendiriyor.
Raporun ortaya çıkardığı gerçekler, Ayşe Barım ’ın ve ID Danışmanlık’ın sektördeki etkinliğinin boyutunu ve bu etkinliğin sağlanması için kullanılan yöntemlerin ciddiyetini gözler önüne seriyor. Minimum yüzde 20'lik komisyon oranı talebi, zaten yüksek sayılabilecek sektör standartlarını daha da yukarıya çekerek yapımcıları ciddi bir mali yük altında bırakıyor. Bu durum, yapım şirketlerinin maliyetlerini artırarak, rekabet gücünü azaltıyor ve sektörde yaratıcı projelerin ortaya çıkmasına engel oluyor.
Sektördeki bu tür tekelleşme girişimleri, sadece yapımcıları ve oyuncuları değil, aynı zamanda izleyicileri de doğrudan etkiliyor. Rekabetin azalması, daha az çeşitlilik ve daha düşük kaliteli yapımlar anlamına gelir. İzleyiciler, sınırlı seçenekler arasından seçim yapmak zorunda kalırken, yenilikçi ve özgün projelerin hayata geçmesi engelleniyor.
Bu nedenle, Rekabet Kurulu'nun soruşturmasının kapsamlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi, sektördeki rekabet ortamının yeniden sağlanması ve adil bir piyasa düzeninin oluşturulması açısından son derece önemlidir. Ayşe Barım ve diğer menajerlerin eylemlerinin, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir boyutu da bulunduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Sektörün sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve kalıcı bir yapıya kavuşması için, bu tür şantaj ve tekelleşme girişimlerine karşı güçlü ve caydırıcı önlemler alınması gerekmektedir. Bu durumun aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması, Türk sinema ve dizi sektörünün geleceği için hayati önem taşımaktadır.
🚀 Popüler post! Son 24 saatte 5 kişi görüntüledi!
❤️ Sevilen post! Son 24 saatte 0 kişi favoriledi!
🏷️ Beklenen post! Son 24 saatte 0 kişi kaydetti!
🚀 Popüler post! Son 24 saatte 5 kişi görüntüledi!