Alara Turan, annesi Ankara'nın Mesude'si olarak tanınıyor ve kendisi de fevri biri olduğunu söylüyor.
Kanal D’nin sevilen dizi Annem Ankara güçlü kadrosu ve gerçek hikayesiyle seyirciyi ekran başına topluyor. Dizinin sevilen karakterlerinden Mesude’yi canlandıran Alara Turan, Annem Ankara setinde samimi açıklamalarda bulundu. Turan, “Ben de çok fevri bir

Alara Turan, Annem Ankara’da canlandırdığı Mesude karakteri ile samimiyetini ve benzerliklerini dile getirdi. Röportajında, rolünün kendisine oldukça yakın olduğunu, hatta belki de kendisinden biraz daha fevri olduğunu vurguladı. Hızlı kararlar alıp ani tepkiler verme eğiliminin, hem kendisine hem de Mesude karakterine ait bir özellik olduğunu belirtti. Bu doğaçlama tavrın, Mesude'nin olaylara yaklaşımında ve hikayenin gidişatında önemli bir rol oynadığını, aksiyonu sürekli canlı tuttuğunu ifade etti.
Set ortamının ise oldukça keyifli ve sıcak geçtiğini aktardı. Yeni bir ekibe dahil olmasına rağmen, herkesin samimiyeti ve sıcak karşılaması sayesinde hızla uyum sağladığını belirtti. Özellikle bir kız isteme sahnesinin çekimini, şimdiye kadarki en unutulmaz anı olarak hatırladığını söyledi. Gece yarısı çekilmesine rağmen, tüm ekibin sahneye olan katkısı ve aralarındaki uyum, sette oluşan eğlenceli ve unutulmaz bir anı yaratmıştı. Kapıyı açtığında tüm ekibin “İyi akşamlar” diyerek karşısında olması, onu çok etkilemiş ve güldürmüştü. Bu anın, setin ne kadar keyifli ve bir aile ortamı gibi geçtiğinin güzel bir göstergesi olduğunu ifade etti.
Mesude ve Suphi arasındaki ilişkinin, dizideki dinamiklerini de değerlendiren Turan, başlangıçta nefretle yoğrulan bu ilişkinin, zamanla nasıl bir şefkat ve bağlılığa dönüştüğünü anlattı. Mesude'nin ailesinden göremeyeceği sevgi ve şefkati Suphi’de bulduğunu, bu durumun da Mesude’nin Suphi’ye bakış açısını ve duygularını değiştirdiğini belirtti. Suphi'nin karakterindeki bazı özelliklerin Mesude'ye benzemesinin ve aynı zamanda sahip olduğu şefkatli yönünün, Mesude'nin ona olan ilgisini artırdığını ve onu hayatının merkezine almaya başladığını ekledi. Bu gelişimin, dizinin dramatik yapısını beslediğini ve izleyici için ilgi çekici bir hikaye sunduğunu vurguladı.
90'larda yaşanmış olsaydı, Mesude ve Suphi'nin aşkının nasıl bir seyir izleyeceğine dair soruya verdiği yanıt ise oldukça ilginçti. Turan, 90'ların günümüzden çok daha kısıtlı bir dönem olduğunu, ilişkilerin daha çekingen ve gizli geliştiğini belirtti. Günümüzdeki gibi her şeyi açıkça ifade etmenin, sosyal medyanın etkisiyle kendini göstermenin o dönemde mümkün olmadığını, aşkların daha durağan ve gizli geliştiğini ifade etti. Yine de 90'larda da benzer aşkların yaşandığını, sadece ifade biçiminin farklı olduğunu, daha içe dönük ve çekingen olduğunu vurguladı. Bu kıyaslama, günümüz aşk anlayışı ile geçmişin aşk anlayışı arasında önemli bir fark olduğunu gösteriyor ve izleyiciyi düşünmeye sevk ediyor. Mesude ve Suphi'nin hikayesinin, zamanın ötesinde geçerliliğini koruyan evrensel bir aşk hikayesi olduğunun altını çiziyordu.
Set ortamının ise oldukça keyifli ve sıcak geçtiğini aktardı. Yeni bir ekibe dahil olmasına rağmen, herkesin samimiyeti ve sıcak karşılaması sayesinde hızla uyum sağladığını belirtti. Özellikle bir kız isteme sahnesinin çekimini, şimdiye kadarki en unutulmaz anı olarak hatırladığını söyledi. Gece yarısı çekilmesine rağmen, tüm ekibin sahneye olan katkısı ve aralarındaki uyum, sette oluşan eğlenceli ve unutulmaz bir anı yaratmıştı. Kapıyı açtığında tüm ekibin “İyi akşamlar” diyerek karşısında olması, onu çok etkilemiş ve güldürmüştü. Bu anın, setin ne kadar keyifli ve bir aile ortamı gibi geçtiğinin güzel bir göstergesi olduğunu ifade etti.
Mesude ve Suphi arasındaki ilişkinin, dizideki dinamiklerini de değerlendiren Turan, başlangıçta nefretle yoğrulan bu ilişkinin, zamanla nasıl bir şefkat ve bağlılığa dönüştüğünü anlattı. Mesude'nin ailesinden göremeyeceği sevgi ve şefkati Suphi’de bulduğunu, bu durumun da Mesude’nin Suphi’ye bakış açısını ve duygularını değiştirdiğini belirtti. Suphi'nin karakterindeki bazı özelliklerin Mesude'ye benzemesinin ve aynı zamanda sahip olduğu şefkatli yönünün, Mesude'nin ona olan ilgisini artırdığını ve onu hayatının merkezine almaya başladığını ekledi. Bu gelişimin, dizinin dramatik yapısını beslediğini ve izleyici için ilgi çekici bir hikaye sunduğunu vurguladı.
90'larda yaşanmış olsaydı, Mesude ve Suphi'nin aşkının nasıl bir seyir izleyeceğine dair soruya verdiği yanıt ise oldukça ilginçti. Turan, 90'ların günümüzden çok daha kısıtlı bir dönem olduğunu, ilişkilerin daha çekingen ve gizli geliştiğini belirtti. Günümüzdeki gibi her şeyi açıkça ifade etmenin, sosyal medyanın etkisiyle kendini göstermenin o dönemde mümkün olmadığını, aşkların daha durağan ve gizli geliştiğini ifade etti. Yine de 90'larda da benzer aşkların yaşandığını, sadece ifade biçiminin farklı olduğunu, daha içe dönük ve çekingen olduğunu vurguladı. Bu kıyaslama, günümüz aşk anlayışı ile geçmişin aşk anlayışı arasında önemli bir fark olduğunu gösteriyor ve izleyiciyi düşünmeye sevk ediyor. Mesude ve Suphi'nin hikayesinin, zamanın ötesinde geçerliliğini koruyan evrensel bir aşk hikayesi olduğunun altını çiziyordu.
🚀 Popüler post! Son 24 saatte 6 kişi görüntüledi!
❤️ Sevilen post! Son 24 saatte 0 kişi favoriledi!
🏷️ Beklenen post! Son 24 saatte 0 kişi kaydetti!
🚀 Popüler post! Son 24 saatte 6 kişi görüntüledi!